- Ege'den Mektuplar
- Posts
- Kendinle Barışmak: Bireyleşme Yolculuğu (Carl Jung)
Kendinle Barışmak: Bireyleşme Yolculuğu (Carl Jung)
Belki "insanlaşma" bile denebilir.
Jung’un psikoloji dünyasına kazandırdığı en derin ve dönüştürücü kavramlardan biri bireyleşme.
Bireyleşme, kim olduğunu gerçekten anlamayı, bütün yönlerinle — hem güçlü hem zayıf, hem güzel hem çirkin, hem ışıklı hem gölgeli — barış içinde yaşamayı ifade eder.
Çoğumuz hep "en iyi versiyonumuza” ulaşmaya çalışırız. Mükemmel, hatasız, kusursuz biri olmak isteriz.
Çünkü o zaman bizi seveceklerdir. Ve o zaman mutluluk bize gelecektir.
Olamadığımızda da içimizdeki yargılayıcı sesin yakıcı ithamlarına maruz kalırız.
Ama bireyleşme süreci, bunun tam tersini öğütler. İnsanın gerçek gücü, kusurlarını kabul etmekten ve onları olduğu gibi görebilmekten, hatta onları onurlandırmaktan geçer.
Bireyleşmek, “en doğru, en iyi” insan olmaya çalışmak değil, zaten var olan bütün yönlerini fark etmek ve kabul etmek demektir.
Sen nasıl biri olduğunu fark ettikçe; içindeki bastırdığın hislerle, düşüncelerle ve kimlik parçalarınla barıştıkça, hayatının sana zarar veren yönde açılmasına neden olan sıkışmış enerji serbest kalır.
Gölgen artık görünür olmuş, seninle barışmış, sana katılmıştır.
Hayat daha sade, daha huzurlu bir hal alır.
Mesela kendini "güçlü" olarak tanımlarsan, hayatında zayıflık anları yaşadığında bunu inkâr eder, kendine yabancılaşır hatta düşmanlaşırsın.
Ama insan, zayıflıkla barıştığında, o his utanç ya da korku kaynağı olmaktan çıkar.
Aksine, daha derin bir güven, samimiyet ve özgürlük hissine dönüşür.
Ben “zayıf” da olabilen bir insanım. İnsan olarak zayıf olmaya hakkım var.
Zayıf olmakta bile özgür olan bir insanın güçlü olmak istediğinde kendine güçlü olma iznini de vereceğini hayal edebiliriz.
Jung’a göre bu yolculuk, sadece bireysel huzuru değil, toplumsal barışı da getirir.
Kendini tanıyan ve kabul eden bir insan, başkalarının hatalarını ya da eksiklerini daha kolay anlayabilir.
Daha az çatışır, daha az savunmaya geçer. Çünkü hislerinin, tepkilerinin ve düşüncelerinin kökenini bilir.
Kendini tanımayan kitlelerin ne gibi gerçekler yaratabileceğini birinci elden deneyimliyoruz.
Bu yaratıma sen ve ben de dahiliz. Bu derçeğin kurbanı değil, yaratıcısıyız.
Asıl dönüşüm, dış dünyada değil, iç dünyanda başlar.
Peki, sen içindeki hangi yönleri hala görmezden geliyorsun?
Eğer bu yolculuk sana ilham veriyorsa, benimle birlikte keşfetmeye devam etmek beni takip et, şarkılarıma kulak ver, birlikte hem müziğin hem içsel dünyanın derinliğinde buluşalım. 🎵🖤
Eğer bu görüşü değerli bulduysan bu mektubu bir arkadaşınla paylaşarak bana anlamlı bir destek vermiş olursun. (Yazının linki)
Mektuplarımı haftalık olarak almak için bültenime üye ol.
Bu ve buna benzer içerikler için beklerim: