Acı Düşmanın Değil, Rehberin: Mesajı Al! (Carl Jung)

Acı bir dildir.

Acı hissettiğimizde, içgüdüsel olarak kaçmaya çalışırız.

Fiziksel acıdan uzaklaşarak kaçabiliriz.

Duygusal acıdan kaçmak için dikkatimizi başka yöne çekeriz: Bir dizi açarız, sosyal medyada çürürüz ya da işe, spora, alışverişe sığınırız.

Acının sesini bastırmak için elimizden geleni yaparız.

Hatta hayatımızın büyük bir bölümü duygusal acıdan kaçış aktiviteleriyle dolmuş bile olabilir.

Carl Gustav Jung konuşmaya katıldı:

Acı, düşmanın değil; bir rehberdir.

Görmezden gelmeye adandığımız bu duygular, varlığımızın bize gönderdiği sinyallerdir.

Acı, fark edilmek ister. O his, sana bir şey anlatmaya çalışır:

"Bir şeyler ters gidiyor. İç dünyanla bağlantını kaybettin. Dışarıyı sustur ve kendini dinle."

Düşün; biri sana beklenmedik bir söz söyledi ve sen, o kelimelerle orantısız bir şekilde derin bir öfke, üzüntü ya da hayal kırıklığı hissettin.

Aslında bu tepki, sadece o ana ait değildir.

O söz, içindeki çok daha eski bir yaraya temas etmiştir. Çocukken duyduğun, belki yıllar önce bastırdığın bir cümleyle aynı titreşimde olduğu için canını yakmıştır.

Acının ortaya çıkışı, dikkatini bu yaraya çeker ve "Artık bu konuyla yüzleşme ve iyileşme zamanı" der.

Biz bu daveti reddedip acıdan kaçtıkça, aynı duygusal döngülerin içinde tekrar tekrar sıkışıp kalırız. Yaşam, bize sürekli aynı dersleri farklı sahnelerle sunar.

Ta ki biz, acıyı gerçekten dinleyene kadar.

Acı, bizi büyüten ve dönüştüren en güçlü öğretmenlerden biridir.

Onunla barıştığımızda, artık kaçmamız gereken bir tehdit olmaktan çıkar; tam tersine, içsel özgürlüğümüzün kapısını aralayan bir rehbere dönüşür.

Sen en son hangi acını gerçekten dinledin?

Eğer bu görüşü değerli bulduysan bu mektubu bir arkadaşınla paylaşarak bana anlamlı bir destek vermiş olursun. (Yazının linki)

Mektuplarımı haftalık olarak almak için bültenime üye ol.

Bu ve buna benzer içerikler için beklerim: